Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN MÜRACAAT EDİLECEK ESERLER :
1 Akfırat H.H.O. Şifalı Bitkiler, İstanbul. 2 Hauser G. Özel Beslenme, İstanbul, Dilek matbaası, 1972. 3 Göbelez M. Gıdalarımız ve Sağlığımız, Ankara, 1981 4 Gürbüz A. Şifalı Nebatlar, İstanbul, Çiçek Neşriyat, 1982. 5 Pamuk H.A. Lokman Hekim, İstanbul Pamuk yayınları, 1983 6 - Stoyanov N. Tıbbi Bitkilerimiz, İstanbul Akgün yayınevi, 1982 7 Yalçın A. Adan Z ye Şifalı Bitkiler, İstanbul, 1982
Bağışıklık sistemi seçtiğimiz aktivitelerle güçlendirilebilir. Dinlenme, derin uyku, başta yoga ve Tai Chi gibi egzersizler, meditasyonlar, rahat stressiz ortamlar, doğa, dostlarımız ve kendimizle baş başa kalmak, olumlu duygular, düşünceler, sosyal olumlu paylaşımlar, gülmek, müzikle ilgilenmek, şarkı söylemek gibi çeşitli aktiviteler bağışıklık sistemimizi güçlendirir; hastalıklardan korur; iyileştirir. Yine yapılan çalışmalarla fitonsid denilen bitkiler tarafından havaya salgılanan aromatik maddelerin bulunduğu ortamlarda, örneğin ormanlarda, vücudumuzdaki lenfositlerin tümör önleyici proteinlerinin aktifleştiği ve bağışıklık sisteminin güçlendiği gösterilmiştir.
Reklam
F. X. Mayr'ın dediği gibi, bitkiler için kökleri ne ise bizler için bağırsaklarımız da odur. Nasıl ki bitkiler sağlıklı olmak için besinlerini toprağın altındaki köklerinden alıyorlar, biz insanların kökü de bağırsaklarımız; su ve besinler besinlerin kökünde olduğu gibi bağırsaklarda emiliyorlar ve herhangi bir hastalık ilk belirtisini bitkilerin yaprağında veya dallarında verdiği gibi, bizde de farklı organlarda, ciltte veya saçta verebiliyor.
Allah Lokman Suresinde: ’’Sîzlere şifalı bitkiler verdik” buyuruyor, Peygam­ ber Efendimiz ise eline bir bitkiyi aldığı zaman: “ Yarabbi, bana bu nimetin hik­ metini göster” diyor. Yani, yaratıcının yarattığı bitkinin (nimetin) hangi hastalığa şifa olduğunu (hikmeti) bilmek istiyor. Bilim adamlarının işi de, bitkinin (nimetin) içindeki şifa veren etkin maddeyi (hikmeti) araştırıp ortaya koymak ve insanlığın hizmetine sunmaktır.
Ağız yoluyla kazanılan doğum kontrolü ise yaklaşık iki bin yıl öncesine dayanır. Bu konuda oldukça etkili olduğu söylenen yabani havuç (Daucus carota), bilinen ilk oral doğum kontrol yöntemidir. Fareler üzerindeki çalışmalar, yabani havucun progesteron (yumurtalıklarda bulunan ve gebelikte etkili olan bir hormon) üretimini engellediğini ortaya çıkarmıştır. Fakat bitkisel ilaçlar ve bunların yan etkileri üzerine çok az araştırma yapılmaktadır. Bu yabani havuç, Amerika Birleşik Devletleri'nin kırsal kesimlerinde ertesi gün hapı olarak hâlâ doğum kontrolünde kullanilmaktadır. Bu alanda kullanılan diğer bitkiler ise silphium, yarpuz (İngiliz nanesi), şeytantersi, artemizya, mir, sedefotu, söğüt, hurma ağacı, nar kabuğu, lahana, ardıç, çam, soğan çeşitleri ve akasya zamkıdır. Bu bitkilerden bazıları oldukça zehirli olup, hepsinin gücü birbirinden oldukça farklıdır.
Sayfa 139Kitabı okudu
Avrupa'nın her yerinde olduğu gibi İngiltere'de de "Karanlık Çağlar"da, tedavi ücretleri yoksul insanların karşılayamayacağı kadar yüksek tutulmuş, tıp biliminin kilise ve devlet tekeline alınması ve ticarileştirilmesi başarılmıştır. Aydınlanma çağına gelindiğinde ise sağlık hizmetleri, yoksulluk yardımı ve eğitim alanında düzelmeler başlamıştır. Nicholas Culperer (1616-1654), Kraliyet Tıp Akademisi'nin (Royal College of Physicians) otoritesine karşı savaş veren ve Londra'nın fakir semtlerinde yoksullar yararına çalışan bir hekimdi. Okul'un ilaçlar kitabını (Pharmacopoeia) Latinceden İngilizceye çevirmiştir. Bunu takiben Kraliyet Tıp Akademisi'ne misilleme olarak yazdığı (bitkilerle tedaviyi anlatan) The English Physician Enlarged (1653) adlı kitabıyla yüzlerce hastalığa çare bulmuştur. Sayısız baskı yapan kitap bugün Culperer's Herbal (Culperer'in şifalı Bitkiler Kitabı) adıyla hâlâ piyasada bulunmaktadır.
Reklam
Besin takviyeleri ve bitkiler, besin ürünleri olarak sınıflandırılır; bu nedenle reçeteli ilaçların karşılamak zorunda olduğu Sağlık Bakanlığının etki, güvenlik, kalite ve içerik düzenlemesi bakımından sıkı standartlarını karşılamak zorunda değildir. Sonuç olarak, birçok durumda, aslında gerçekte ne aldığınızı ve size ne yapıp ne yapmayabileceğini bilemeyebilirsiniz.
Sayfa 166
Hordâd ve Mordâd:
Avesta’da Amertat, “ölümsüzlük, ebedi­ lik” (olumsuzluk edatı e + mer “ölüm” + son ek tat), Pehlevi dilinde Hordât ve Emürdât, Yeni Farsçada Mordâd şeklinde kullanılan bu kelimeler sırasıyla “olgunluk, yeterlilik, sağlık ve ölümsüzlük, ebedilik” anlamlarını ifade ederler. Mezdiyesnâ inanışının bu iki büyük meleği, daha çok birlikte anılırlar. Her
Sayfa 163
Güç, ihtiyacın ürünüdür; güvenlik güçsüzlüğü artırır. Yaşam koşullarını düzeltme işi-yaşam gittikçe daha da güvenli yapan gerçek uygarlaştırma süreci istikrarlı bir şekilde zirveye ulaşmıştı. Birleşmiş insanlığın doğa üzerinde kazandığı bir zafer, ötekini izlemişti. Şu an hayalden öte gitmeyen şeyler, ele alınarak üzerinde düşünülen ve ilerletilen projelerdi artık. Ve hasadı gördüklerimdi! "Günümüzün sağlık koşulları ve tarımı, her şey bir yana, hâlâ temel aşamasındadır. Zamanımızın bilimiinsan hastalıkları alanının ancak küçük bir bölümünde işe koyuldu, ama öyle bile olsa faaliyetlerini çok istikrarlı ve ısrarcı bir biçimde yaymakta. Tarımımız ve bahçeciliğimiz orada burada bir yabani otu yok eder ve belki çok sayıda sağlıklı bitkiler ekip, daha büyük bir oranı, bir denge oluşturmak için elinden geldiği ölçüde mücadele etmeye terk eder. En sevdiğimiz bitki ve hayvanları ve bunlar o kadar az ki yavaş yavaş, seçici ıslah ile geliştiriyoruz. Bir gün yeni ve daha iyi bir cins şeftali, bir gün çekirdeksiz üzüm, bir gün daha hoş kokulu, daha iri çiçekler, bir gün daha faydalı bir sığır cinsi... Onları yavaş yavaş ıslah ediyoruz, çünkü ideallerimiz belirsiz ve deneme kabilinden, bilgimiz ise sınırlı; çünkü bizim beceriksiz ellerimizde doğa da utangaç ve hantal. Bu, anafora rağmen akıntının sürmesidir. Tüm dünya zeki, eğitimli ve işbirliği içinde olacak; her şey gitgide artan bir hızla doğanın boyun eğişine doğru gidecek. En sonunda akıllıca ve dikkatli bir şekilde, hayvan ve bitki dünyasının dengesini insan ihtiyaçlarına uyacak bir biçimde yeniden düzenleyeceğiz
Kaya tuzu, gördüğümüz gibi birçok mikro-element ve mineral depo­sudur. Bütün bu mineraller ve elementler, doğada bitkiler ve ağaçlar dahil bütün canlıların hayatta kalabilmeleri ve yaşanılan için elzem olan doğal elementlerdir, özellikle, örnek verecek olursak, 2000 yıldan fazla yaşayan ve hâlâ zeytin üretmeye devam eden, asırlık, ölümsüz ağaç dediğimiz zey­tin ağaçlarını kaya tuzları beslemektedir. Asırlarca dallarını yenileyerek ve dört mevsim yeşil kalarak yaşayan çam ağaçları da, güç ve kuvvetlerini üzerinde yetiştikleri kayalardan, yani kaya tuzlarından alırlar.
164 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.